11 Kasım 2013 Pazartesi

HAFTANIN SONU

    Herkese günaydın..
    Bugünün sendromsuz geçmesini dilerken maalesef 06:45 sularında uyanmak zorunda olmak ister istemez bir sendroma doğru sürüklüyor insanı. Pazartesinin geçiş evresi biraz ağrılı oluyor maalesef.Hafta sonu aylaklık etmiş ve evden dışarı bile adım atmamış biri olarak, tekrar aynı bölgeye dönme ihtiyacı hissederek servise doğru yürüdüm. Yol boyunca da bu uyku halinden çıkmayıp aynı performansı sergilediğimden; masaya oturur oturmaz kahveye sarıldım. Şu an sıcak kahvemle sizinleyim. Siz de sabah kahvelerinizle güne güzel bir başlangıç yapın.
     Cumartesi günü şantiyede İsa ustaya laf anlatmaya çalışarak geçti. Sabah işe giderken bugün erken çıkarım işten diyerek çıktığım evden hayal ettiğimden daha geç sürede dönebildim. Yeni yaptığımız parkın aplikasyon çalışmaları ve İsa ustamızın süper zekası (küçümseme anlamında söylemiyorum :) yaşayan bilir) işimizi baya zorluyor. Haydi hayırlısı...  Eve dönerken üstüm başım leş gibi olmuş, ayakta dikilmekten mahvolmuş bir haldeydim. Eve girer girmez üstümdekilerden kurtulup, Furkan'dan kaçırdığım biraz dondurmayı mideye indirdikten sonra koltuğun bir köşesine kıvrılıp birazcık gözlerimi dinlendireyim yerini 4 saat uykuya bırakınca saat yemek yapma saatini de geçmişti. Acıkan kocam bana kıyamadığından mıdır yoksa umut göremediğinden midir pizza söylemeyi teklif edince balıklama daldım tabi ki. Duygu ablanın tavsiyelerine uyup "Pizza Bulls" dan sipariş verdik. Çünkü artık "Dominos" kalitesinden ödün vererek eve hamur göndermeye başlayınca dikey bir geçiş yapıp pizza bullsun lezzetli pizzalarından sipariş verdik. Ne kadar o pizzayı yememem gerekse de bugün çok çalışmıştım hak etmiştim diyerekten kendimi kandırmayı başardım (kanmaya dünden razıyım zaten)
Evet evet yedin mi 2 büyük yiyoruz :) Korkmayın birini bitiremedik ama onu da kahvaltı da affetmedik. :))

      Dediğim gibi bu hafta sonu uyuşukluklar günüydü. Pazar günü de deliksiz bir uyku çektikten sonra hala üşengeçliğim üstümdeyken akşamdan kalma pizza imdada yetişti ve hemen fırında ısındıktan sonra mideye gitti. Yani bu pazar size yayınlayacağım o kahvaltı sofralarından yok maalesef ama siz üşenmeden hazırlayın :) Pazar günü de öyle geçince yemek falan hak getire. Bu seferde imdada salata yetişti. Onu da sevgili kocacığım kendi elleriyle hazırladı. Tavukları ben kızarttım ama :) Neyse mutfakta kendimizi doyurmak için öylece koşuşturup durduk.

      Bu hafta sonu güzel haberler de aldık. Doğan abi ile Gönül ablanın günlüğümün methiyle bize misafirliğe gelmek istedikleri haberini alınca; oleyyyy, süpermiş, ne zaman?, her zaman bekliyorum nidalarıyla evde koşuştururken aklımdan menüler uçuşuyordu :)
       Pazar akşamında da uykuyu bekle ki bulasın. Ben de akışına bıraktım ve şansıma da en sevdiğim filmlerden biri olan "Julie&Julia" vardı televizyonda.Kesinlikle tavsiye ediyorum izleyin. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film. Her sey 'Julia Child' ın Fransa'ya yerleşerek çok sevdiği kocasına yemek yapmayı öğrenmek için başladığı "Cordon Bleu"  yemek okuluna gitmesiyle başlıyor. Daha sonra evinde hizmetçisi bulunmayan Amerikalılara Fransız yemeklerini öğretmek için yemek kitabı çıkartması tam 10 yılını alıyor. "Mastering the Art of French Cooking" (Fransız yemek sanatında ustalaşmak). Bana blog açma fikrini veren filmdir bu. Yakın zamanda bu kitabı edinmek istiyorum. O zaman size onun o mükemmel tariflerini yapıp gösterebilirim. Şu an için Julia Child'ın "Beuf bourguignon" tarifini edinebildim ve bence o bile yeterli. Yakın zamanda bu tarifi deneyeceğim o zaman sizinle paylaşırım. Çok zahmetli görünen bir yemek olsa da sanırım elde edeceğimiz lezzete değer. Şiddetle izlemenizi tavsiye ediyorum. Ve güzel bir hafta diliyorum.
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin