22 Kasım 2013 Cuma

KÖFTELİ SOSLU SPAGETTİ

     MALZEMELER

  • 1 paket spagetti

          KÖFTESİ İÇİN;


  • 250 gr kıyma
  • 1 adet soğan
  • 1 su bardağı bayat ekmek
  • 1 yumurta
  • 1 avuç maydanoz
  • Karabiber
  • Kimyon
  • Tuz

          SOSU İÇİN;

  • 2 yemek kaşığı salça
  • 2 adet domates
  • 1 adet soğan
  • 2-3 yaprak fesleğen
  • pul biber
  • tuz
  • karabiber
  • nane
  • kekik
  • isteğe göre sarımsak ekleyebilirsiniz.

  HAZIRLANIŞI

     1 tencere kaynayan suya tuz ve sıvı yağ eklenir. Makarna kaynayan suya atılır. Bir kapta kıymaya köftelik malzemeler eklenip iyice yoğurulur. Sulu köfte yapar gibi köfteler yuvarlanarak kızartılır. Başka bir tavada biraz sıvı yağ ile soğan kavrulur. Pembeleşen soğanlara salça ve domates eklenir, iyice pişirilir. İçine baharatlar da eklendikten sonra köfteler de sosa karıştırılır. Makarnamızı süzdükten sonra tabaklara alıyoruz. (Makarnayı yağla katıklamıyorum sosunda ve köftesinde yeterince yağ var çünkü ama isteyen koyabilir) Sosumuz da makarnanın üzerine gezdirilir ve servis edilir. Afiyet olsun.. 

GEÇEN BİR HAFTA..

     Herkese merhaba
     Uzun bir ara verdikten sonra, kendime, artık bu kadar ihmal etme gel bir şeyler yaz diyerek bilgisayarın başına geçtim. Zaman geçti, gündemler değişti. Türkiye yine hararetle çalkalandı ve yeni konularla da çalkalanmaya devam edecek. Bunlar olurken bizim hayatlarımız da o kadar sıradan. O kadar yoğun. Kısalan günler, bazen geçmek bilmeyen saatlerle, nasıl geçtiğini bilmeden gelen cuma... Çoğunuz rahatlamış hafta sonunda biraz nefes alabilmek için kafalarda planlar yapmaya başladınız bile. Kiminiz evde yatmayı, kiminiz gezmeleri tozmaları hayal ederken kiminiz de evinizin biriken işlerini düşünüyorsunuz. Benim gibi şansız bir kaç çalışan kadın da cumartesi çalışıp arta kalan zaman da evinin işlerini düzenlemeyi düşünürken nerede benim tatilim diye düşünmeye başladı. Üzülmeyin şans bize de güler. :)

     Kimi günler işi bırakıp evimin kadını olma hayali kursam da sanırım DNA'mda evde oturmak kodlanmamış. Bir hafta otursam sonra ki hafta kendime meşgale ararım. Ama arada işten kaçmak istemek de hakkımız. Bu çok sendikal ve çaresiz muhabbetten sonra bir yandan da geçtiğimiz günlerin nasıl geçtiğini hatırlamaya çalışıyorum.

      Sahalardan uzak kalıp uzun zamandır yazmamamın nedeni aşureyle jübileyi yapıp ondan sonra mutfağa adımımı atmamam oldu. Eve söylediğimiz o çıtır KFC ler hala pişmanlık konum olsa da bir kaç gündür dışarı da yemek yemeği adet edindik. Biraz sosyal hayat serptik hayatımıza, biraz insan içine karıştık.

      Geçtiğimiz pazar gününe akşamdan kurduğum saatin alarmıyla uyandım. Heyecanla bilgisayarımı açtım ve canlı olacak dersimin başlamasını bekledim. Derken saat geldi. Geldi ama bir türlü derse bağlanamıyorum. Bilgisayarı açıp kapatıyorum.. Yok!.. Dersi kaçırıcam korkusuyla yerimde duramıyorum. En sonunda çağrı merkezini arayıp sorunumu dile getirdim. Gayet kibar bir şekilde görevli kişi bana şunu yaptınız mı bunu yaptınız mı diye gidiş yolunu anlatıyordu. En sonunda aklına gelecek olacak ki dersin saatini sordu. Dedim on dakika önce başladı. Peki dersinizin günü bugün mü sorusuyla 18 kasımın pazara değil pazartesiye denk geldiğini fark etmem bir oldu. Çok cılız bir tonla dersin yarın olduğunu karıştırdığımı söyleyip, çok hızlı bir şekilde telefonu kapattım. Yarım saat buna güldükten sonra masanın başında amaçsız bir şekilde kaldım. Günün planı alt üst olmuştu. Furkan' a hadi kalk gidelim yürüyelim dedikten sonra öylece çıktık evden. Güzel havada, güzel bir yürüyüş. Ardından da güzel bir kahvaltı derken gün böyle bitti.

       Bu hafta Özcan Deniz'in filmi "Su ve Ateş" e gittik. Film çok güzel başladı. Tebessümlerimi, heyecanlarımı saklayamadım izlerken. Ortalarında biraz sıkılmış, neler olacak ki daha diye düşünmeye başladım. Konu gereksiz bir yere gidiyodu sanki derken. O kadar güzel bir son yapmışlar ki gözyaşlarıma engel olamadım. Bir  Özcan Deniz filmi daha beni yıktı.

       Son olarak etkinlik haftamı dün gittiğim "Ahmet Ümit" imza günüyle kapattım. Bir saat bekleyip kalabalıkları geçtikten sonra kitabımı imzalatmayı başardım. O kadar kalabalıktı ki beklerken bir kadın düşüp, bayıldı. Ama yılmadık. Ahmet Ümit ise kimseyi kırmadan, bütün güler yüzlülüğüyle imzaladı kitaplarrı ve kimseyi geri çevirmedi fotoğraf için. Kendisi en sevdiğim yazarlardan biri. Yazın Nihan ablamla tek bir kitabı yan yana oturup okuyorduk. Hangimiz önce bitirecek diye yarışır, denize bile girmez kumsalda pişerdik. Ve o adam bu ilgiyi hak ediyor. Kitaba başladım. Süper gidiyor. Kesinlikle tavsiye ederim. Başkomiser Nevzat ile tanışın.



        Dün akşam dışarıda yemek yemek istemedik. Evde makarna yemek bile daha bir başka oluyor diye eve döner dönmez suyu kaynattık, makarnamızı haşladık. Evde daha önceden katıkladığım artan köfteleri makarnadan değerlendirmek için güzel bir sos hazırladım. Ve bugünün dün ne pişirdim yazısına makarnamı ekliyorum. Tarif birazdan...


Köfteli soslu spagetti

18 Kasım 2013 Pazartesi

BEZE TARİFİ

MALZEMELER


  • 2 yumurta akı
  • 2 çay bardağı şeker
  • isteğe bağlı vanilya

HAZIRLANIŞI

Yumurta aklarını bir damla bile yumurta sarısı gelmeyecek şekilde yumurtaları kırıyoruz. Köpük köpük olana kadar çırpıyoruz. Şekeri yavaş yavaş krem şanti kıvamı alana kadar ekleyip çırpıyoruz. Kıvam almazsa şeker ekleyebilirsiniz. Kıvam aldıktan sonra yemek kaşığıyla alıp elinizin yardımıyla yağlı kağıdın üzerine paylaştırın. Soğuk fırında 150 derecede yarım saat pişiriyoruz. Soğuyunca yiyoruz. Afiyet olsun...

16 Kasım 2013 Cumartesi

AŞURE'Yİ DAĞITTIK

   Herkese merhaba;
   Güzel bir güne merhaba demek isterdim ama ben hala yeni havaların bu kapalılığına alışamadım. Henüz daha da ayılamadım. Karga kahvaltısını yapıp yapmama kararsızlığı yaşarken, kahvaltı fikri bana çok uzak olduğundan kahvemle yetiniyorum. Doping etkisi yapsın beni ayıltsın. Derslerim başladı... Tabi konuya böyle girince ne olduğunu ben bile anlamadım :) Son zamanların modası "İş sağlığı ve güvenliği" kursuna başladım. Şu an için Türkiye'de nasıl bir gelişim gösterir bilemem ama umarım faydasını görürüz. Bu zorlu hızlandırılmış eğitimin şu an için uzaktan eğitim kısmı başladı ki bu günümün en az altı saatini ders dinleyerek ve soru çözerek geçirmem demek oluyo. İki hafta bu olayı atlattıktan sonra hafta sonu dersler başlayacak. Sabah dokuz-üç arası haydi hayırlısı zorlu haftalar...
 
     Dersleri falan boş verelim hallederiz :) A-ŞU-RE-Mİ YAP-TIM :) ve mükemmel oldu... Annemin, teyzemin, Nihan ablamın ve kocamın duaları ve desteğiyle bunun da altından kalktım. Güzelce haşlanan malzemeler, itinayla bir araya getirildi ve başından hiç ayrılınmadı. Sonunda istediğim lezzeti elde ettim. Evde sevinçten kıkırdarken ılıması için sabırsızlanıyordum. Ilısın, süsleyelim de apartmana dağıtalım. Mutfağa bir kaç gel git, git gelden sonra kaplara paylaştırma zamanı geldi. Apartman krokisi çıkartıp, dağıtım planımızı da hazırladıktan sonra geriye süslemesi kaldı. Narları ayıklama işini Begüm-Furkan ortak yapım çalışmalarıyla etrafa sıçratmadan başarıyla tamamladık. Biraz hindistan cevizi, biraz tarçın şurdan şöyle narlar olsun bir de kuş üzümü koyalım. Çok cicik oldular. Dağıtıma çıkmaya hazırlar.

      Kapıları teker teker çaldık. Merhaba 8 numaradan geliyoruz. Aşure yaptık afiyet olsuna ellerinize sağlık cevabını alıyor. Allah kabul etsin dilekleriyle sırıta sırıta dağıtıma devam ediyorduk. Ve bütün aşurelerimizi bitirip evimize geri döndük. Ve gururlu ve mutluydum. Önceki günün etkileri geçti ve yapabildiğim her sene yapmaya karar verdim...

15 Kasım 2013 Cuma

ATATÜRK LALESİ ve YANIK AŞURE

      Herkese Günaydın;
      Bu sabah bu satırları yazarken hiç o kadar neşeli ve istekli değilim. Nedenini anlatıcam...

      Dün yazımı yazıp yayınladıktan hemen sonra 5. Dünya Lale Zirvesine katılmak için fen işleri ahalisi olarak Haliç Kongre Merkezine gittik. Programın başını kaçırmış ortasına yetişmiştik. İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş konuşmasını yaparken içeri girmeye çalıştık ama ne mümkün. Organizasyon için küçük bir salon ve çok kalabalık vardı. Kendimize kenarda ayakta bir yer bulabildik. Konuşmanın özeti lalerin İstanbul için önemi, ekonomik katkısı ve estetik açıdan güzellikleriydi. Önceleri dinlenebilir olan bu konuşma uzayınca biraz sıkıcı bir hal aldı ve bende ki konsantrasyon bozuldu. Ayakta olmanın verdiği sıkıntı da var tabi. Başkan yerini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı çok sayın Prof. Dr. Nurhan ATASOY'a bıraktı. Kendisini ilk defa tanıyordum ve açıkçası kendime kızdım;büyük bir kadındı, bence önemliydi. 80 yaşında kendini Osmanlı kültürüne ve sanat eserlerine adamış bir kadındı. O yaşta olan kadın bilim adamlarında bir şey var; bir asalet, kendine güven, bilgelik... Saymakla bitmez. Sadece yanında olmak bile öğretici nitelikte gibi. Bize"Osmanlı Bahçeleri ve Lale" hakkında bir sunum yapan bu bilge kişi sunumuyla bizi hayran bırakırken peyzaj açısından unutulan güzellikleri de hatırlamama neden oldu. Bu içten kadını dinlerken ayakta olduğumuz zaman bize hiç dokunmamış ve yaptığı esprilerle akıcı bir sunum olmuştu. Derken konuşma bitti ve bir ara verildi. Kahvemizi içip etrafta dolanırken herkes dağıtılan kataloglar ve defterlerden almış ben de tabiri caizse avucumu yalamıştım. Ara bittikten sonra salonun neden küçük tutulduğu ortaya çıkmıştı. O hınca hınç dolu salon artık 100 kişiden ibaret adı çok duyulmamış bir filmin gösterimi gibi bomboş kalmıştı. Demek ki herkes Topbaş için gelmişti. Kendilerini gösterip, fotoğraflarını çektirip gitmişlerdi. Artık başkanla resimleri vardı. İlerde o kişilerle karşılaştığınız da hepsi ben başkanı tanıyorum. diyeceklerdi.

         Çeviri kulaklıklarımızı alıp salona döndük. Hollandalı bir lale fotoğrafçısı vardı sahnede "Eric Breed". Bize hayatından ve hayatında büyük bir yeri olan lalerden bahsetti. Babasının o doğmadan önce başlattığı bu koleksiyon ve üretim işini devam ettirdiğinden, kaybolmak üzere olan dünyada sadece 10-15 soğanı kalmış türlerden bahsetti. Çektiği her fotoğraftaki lalelere hayran kaldım. Demek lale bu kadar güzelmiş dedim. Siz de internet sitesinden kayıp lalelerin fotoğraflarına bakabilirsiniz.


ATATÜRK LALESİ


Bu lale türlerinden yalnızca 10-15 soğan kalmış.

MENŞEİ İSTANBUL OLAN BENCE EN GÜZEL LALE

      Daha niceleri.. konuşmalar, konuşmacılar devam etti. Öğle arasından sonra bizim için de artık gün bitti. Şu ana kadar günüm mükemmel geçmiş gibi görünüyor. Ama erken karar vermeyin :) 
    
       Öğleden sonra aşurelerimi koymak için aşure kaplarından almaya gittim. Heyecanla aldım kaplarımı. Akşam pişirecek ve apartmana dağıtacaktım plan buydu. Mesai bitiminde metrobüs savaşlarının bilmem kaçıncısını da can ve mal kaybı yaşamadan atlatmış evime gelebilmiştim. Hemen buğdayımı, fasulyemi, nohutumu kaynatmaya başladım. Bir yandan da dün yaptığım dolmayı ısıtıyordum. Her yer tencere, her yer kaşık, tabak.. Karıştım gittim. Aşurenin çok kolay olacağını sanmıştım ama tam bir işkenceye dönüştü. Onu haşla, bunu haşla. Onu süz, şuna su ilave et derken sonunda bütün malzemeleri tencereye eklemiştim. Ama sabahtan beri ayakta olmanın verdiği yorgunlukla tencerenin üstüne yığılacaktım. Ara ara karıştırdığım aşureme gözüm gibi bakarken nasıl olduysa aklım uçmuş ve ben onu tencerede unutmuştum. Derken hayata bir yanık kokusuyla dönmüş; ya olmasın, lütfen o değil, ama ya, ooofff nidalarıyla mutfağa koşmuş, acı gerçekle karşılaşmıştım. Suyunu çok mu koydum diye yakınırken şimdi de hiç suyu kalmamış ve aşure yanmıştı. Üsttekileri kurtarmak istesem de üzerine sinen yanık kokusu yüzünden dökmek zorunda kaldım. Adeta hayatımda ki en önemli şeyi kaybetmiş gibi bükülmüştü boynum. Dokunsalar ağlıcam ve o dokunuş Furkan'dan geldi. Başladım ağlamaya. Heves edip hevesimin kırılmasına mı yanayım, mutfağın haline mi yanayım bilemedim. Furkan ne olacak alt tarafı bir yemek üzme kendini bu kadar dese de ben kendime kızıyordum. Koca tencere aşureye sahip çıkamadım diye. Benim biricik aşkım 'sen hiç üzülme ben toparlarım ortalığı sen de tekrar yaparsın dedi. Tekrardan ıslattık malzemeleri bu akşam bir deneme daha var. Bunu halledersem bu son. Bir daha hayatta kalkışmam bu işe. Haberiniz ola. 


14 Kasım 2013 Perşembe

KABAK-BİBER DOLMASI

MALZEMELER


  • 3 adet kabak
  • 6 adet dolmalık biber
  • 300gr kıyma
  • 2 adet domates (ben yine konserve domateslerden kullandım)
  • 1adet soğan
  • 1 avuç pirinç
  • 1 yemek kaşığı salça

HAZIRLANIŞI

   Kabaklar ve biberlerin içleri temizlenir. Derin bir kaseye kıyma koyulur, üzerine soğan doğranır. Domatesler doğranıp,eklenir. Yıkanan pirinçlerle  tuz, karabiber de karışıma eklenir. Yoğurulan kıyma karışımına yarım çay bardağı kadar su eklenir. Dolmanın içleri doldurulur. Pirinçler şişeceği için dolmanın içlerini çok sıkıştırmayın. Doldurulan dolmaları tencereye dizdikten sonra dolmaların yarısını geçecek kadar salçalı suyu ilave edin. Son olarak içine 1 yemek kaşığından çok olmayacak kadar tereyağ atabilirsiniz.Kısık ateşte pişirin. Afiyet olsun..

DÜN NE PİŞİRDİM? 13.11.2013

  Herkese günaydın :)
  Bir gün aradan sonra bugün yine burdayım. Salı akşamı pazartesinden kalan yemekleri yediğimizden bir paylaşımda bulunamadım. Bir de kocamın canının çektiği ıspanaklı böreği hevesle yapıp; biraz üstünü yakıp, tuzu az gelince aha dedim bana nazar değdi. Ben biraz uzak durayım. Maşallah diyin lütfen! :)

Ben nazar boncuğumu ekliyeyim de :)

    Dünüm de sakin, sessiz geçince de yazmaya konu bulamadım ben de biriktireyim dedim. Günün nasıl geçtiğini anlayamadığım bir günden sonra akşam eve giderken annemle uzun telefon görüşmelerimizden yaptık. Dedikodu falan :) Tesadüf ki ikimizde akşam için kabak-biber dolması yapmaya karar vermişiz :) Anne-kız hissiyatı :) Ben markette alışveriş yaparken bir yandan annemle muhabbet ediyordum ve eve ne ara geldiğimi anlamadım. Bu zamanın anlaşılamaz kavramlarını yaşarken gerçek hayata dönüp her çalışan kadının yaptıgı gibi şimdi de evinin sorumluluklarını alma zamanı gelmişti. Bir süre önce bozduğum çamaşır makinesinin parçasını değiştirmek için adamların yarın (yani bu akşam gelecekler) geleceklerini öğrenince çamaşır yığınına bir gün daha sabretmelerini rica ettim :) Bu akşam evde cümbüş var. Çamaşır yıkama partisiii :) Yupppiiiiii :))) 
   
      Ne kadar sevindiriyim bugün dimi :D Eve girdiğimde ki adresim olan mutfakla aramızdaki bağı pekiştirmek için elimdeki poşetleri ilgi ve alakayla boşaltıp, üstümü değiştirdim. Mutfakta televizyon izlemeyen bayan yoktur herhalde. Ben de o furyadayım. Ipadimi yanıma alıp Esra Erol eşliğinde yemeğime koyuldum.


     Yemeğimi hazırlarken atıştırmak için; çok eleştirdiğim ıspanaklı böreğe dadandım. O da ne!!! lezzetli bu ya nidasıyla dün aksam yedigimiz o hamur parcasindan farkli bir tat aldim. Sanki bu börek o börek değil. Biz azmanlar böreği hemen piştikten sonra yemeğe çalışınca hamur halinde bir şey yedik. Ama bir gün sonra yine ben ve yine harika bir yemek :) Sevindim zira daha nazar değmemişti. Ama siz yine de maşallah deyin.

     Neyse konumuza geçelim. Yemekte uzun zamandır yapmadığım "Kabak-Biber Dolması" var. Tarifi kısa zamanda paylaşıcam. 

     Ve size ve kendime bir sürprizim var. Biraz gecikmeli olsa da:)

Evet ilk aşuremi yapıcam. Buğdayımı, nohutumu ve fasulyemi akşamdan ısladım. Bu akşam evde şenlik var.

12 Kasım 2013 Salı

DÜN NE PİŞİRDİM? VOL2

   Herkese Merhaba :)
   Sabahları tam bir felaket gibi görünsem de ekran karşısına geçtiğim zaman çok sevecen ve dinamik oluyorum. Pazartesi gününüzün güzel geçtiğini umut ediyorum. Benim de beklemediğim kadar iyiydi. Günün nasıl geçtiğini anlamadan, Beyoğlu bölge sınırları dahilinde dolanırken zaman geçti gitti. Akşam olduğunda can alıcı soru da geldi. Akşama ne pişirsem? Hafta sonu azmanlığımıza bir detoks programı yapmaya karar verdim. Çorba ve sebze pişecekti evde.
    Öğle aralarında gittiğim bir esnaf lokantası var. "Lezzet Lokantası". Gerçekten de lezzet lokantası, yemeklerinde kullandıkları yağdan tutun salçaya kadar hepsinin ayrı güzel lezzeti var. Sağlıksız hiçbir şey yok. Benim midem hassastır. Yediğim şey akşamına midemde sancılara sebep olur. Ama burada yemeğe başladığımdan beri çok daha iyiyim. Hele o sütlacı yok mu fırında kızarmış, sıcacık. Yoldan çıktığım günlerde yemeden duramıyorum maalesef :) Çoğu zaman da beğendiğim yemeklerin tariflerini istiyorum aşçısından sağ olsun sırlarına kadar veriyor, kırmıyor daimi müşterisini :) Akşam yemeğime ilham da burada başlıyor. Hemen her gün yediğim; tabiri caizse dadandığım; bir yemek . Ama tavuk suyu diyemezsin haksızlık olur. Tavuk çorbası :) malzemeler o kadar bol o kadar lezzetli. Akşam da Furkime yapmaya karar verdim. Yanında da markette bulduğum ilk sebze  "Zeytinyağlı Pırasa" yapmaya.

                                                               "Tavuk Suyu Çorba"

                                                              "Zeytinyağlı Pırasa"

    Dün hamaratlık zamanıma denk geldi üşengeç geçen hafta sonunun telafisi şeklinde kendimi mutfaga vurdum. Yeni öğrendiğim tariflerden birini denemeye başladım "Muffin". Yaptığım en yumuşak pofidik gibi bir kek oldu.Tariflere yemeklerin üstüne tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu köprüyü kurmak için baya uğraştım yani kullanayım :) Akşamımızı da böyle bol yemeli, film izlemeli geçirdik. Yeni film önerisi geliyor. "Cinderella Pact" eğlenceli, akşamınıza renk katacak bir film olmuş. En azından bayanlar için (ya da benim için.. Furkan filme pek tepki vermedi ama, canııııım hiç bir şey demeden izledi :))
 

MUFFİN TARİFİ

MALZEMELER


  • 4 adet yumurta
  • 1 su bardağı süt
  • 2 yemek kaşığı yoğurt
  • Yarım su bardağından biraz fazla sıvı yağ
  • 2 yemek kaşığı labne
  • 1.5 su bardağı şeker
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
  • 2.5 su bardağı un

HAZIRLANIŞI

Yumurta sarıları ile beyazları ayrılır. Beyazlar mikser ile köpük köpük olana kadar çırpılır. Bekletilir.
Diğer yanda yumurta sarıları ile şeker çırpılır. Süt, sıvı yağ, labne, yoğurt ilave edilerek tekrar çırpılır. Un, kabartma tozu ve vanilya elenerek karışıma ilave edilir ve karıştırılır. En son yumurta akları eklenir. Kaşık ya da spatula yardımıyla aynı yönde karıştırılır. Önceden 170 derecede ısıtılır. Hamur kalıplarının üzerinde 1 cm boşluk kalacak şekilde paylaştırılır. Ben de 19 tane oldu. Fırına verilir ve 20-22 dakika kadar pişirilir.
Afiyet olsun. 

ZEYTİNYAĞLI PIRASA

MALZEMELER


  • 1 kilo pırasa
  • 2 adet havuç (ben koymayı unuttum siz koyun:)
  • 1 avuç pirinç
  • 1 çay kaşığı limon tuzu
  • Tuz
  • Zeytinyağı
  • Anneciğimin konserve domatesinden 3-4 yemek kaşığı (yoksa 1 yemek kaşığı salça)

HAZIRLANIŞI

  Tencereye zeytinyağ eklenir. Doğranan pırasalar da (istediğiniz büyüklükte doğrayabilirsiniz) tencereye ilave edilir. Benim almayı unuttuğum havuçları da bu esnada ekleyin gitsin. Her şeyi çiğden yapıyoruz. Domates ya da salçanız da eklendikten sonra kendi suyuyla sararana kadar kısık ateşte pişirilir. Sarardıktan sonra yıkanan pirinçler ve limon tuzu ilave edilir. Üzerini geçecek kadar sıcak su da ilave ettikten sonra pirinçler  pişene kadar kısık ateşte pişirmeye devam edin. Afiyet olsun.. Kışın bol bol yenecek yemek.

TAVUK SUYU ÇORBA

MALZEMELER


  • 3 adet tavuk göğsü 
  • Maydanoz
  • 1.5 litre su (diyorum ama ben genelde göz kararı yapıyorum yemekleri)
  • Zeytinyağ
  • 3 yemek kaşığı un
  • Tuz
      Terbiyesi için;
  • 1 yumurta
  • 1 limon

HAZIRLANIŞI

     Tavuklar haşlanır. Süzüldükten sonra tiftik tiktik parçalanır. Tencereye zeytinyağ ve un koyularak, kavrulur.Üzerine tavuklar eklenir ve sıcak su ilave edilir. Bir kasede yumurta ve limon çırpılır. Çorbada kesilmesin diye içine çorbanın içinden su alınarak kaseye eklenir. Terbiye tencereye dökülür. Kaynadıktan sonra bir avuç maydanoz kıyılarak eklenir. Kısık ateşte bir süre daha kaynatılır. Afiyet olsun...Şifa olsun...

11 Kasım 2013 Pazartesi

HAFTANIN SONU

    Herkese günaydın..
    Bugünün sendromsuz geçmesini dilerken maalesef 06:45 sularında uyanmak zorunda olmak ister istemez bir sendroma doğru sürüklüyor insanı. Pazartesinin geçiş evresi biraz ağrılı oluyor maalesef.Hafta sonu aylaklık etmiş ve evden dışarı bile adım atmamış biri olarak, tekrar aynı bölgeye dönme ihtiyacı hissederek servise doğru yürüdüm. Yol boyunca da bu uyku halinden çıkmayıp aynı performansı sergilediğimden; masaya oturur oturmaz kahveye sarıldım. Şu an sıcak kahvemle sizinleyim. Siz de sabah kahvelerinizle güne güzel bir başlangıç yapın.
     Cumartesi günü şantiyede İsa ustaya laf anlatmaya çalışarak geçti. Sabah işe giderken bugün erken çıkarım işten diyerek çıktığım evden hayal ettiğimden daha geç sürede dönebildim. Yeni yaptığımız parkın aplikasyon çalışmaları ve İsa ustamızın süper zekası (küçümseme anlamında söylemiyorum :) yaşayan bilir) işimizi baya zorluyor. Haydi hayırlısı...  Eve dönerken üstüm başım leş gibi olmuş, ayakta dikilmekten mahvolmuş bir haldeydim. Eve girer girmez üstümdekilerden kurtulup, Furkan'dan kaçırdığım biraz dondurmayı mideye indirdikten sonra koltuğun bir köşesine kıvrılıp birazcık gözlerimi dinlendireyim yerini 4 saat uykuya bırakınca saat yemek yapma saatini de geçmişti. Acıkan kocam bana kıyamadığından mıdır yoksa umut göremediğinden midir pizza söylemeyi teklif edince balıklama daldım tabi ki. Duygu ablanın tavsiyelerine uyup "Pizza Bulls" dan sipariş verdik. Çünkü artık "Dominos" kalitesinden ödün vererek eve hamur göndermeye başlayınca dikey bir geçiş yapıp pizza bullsun lezzetli pizzalarından sipariş verdik. Ne kadar o pizzayı yememem gerekse de bugün çok çalışmıştım hak etmiştim diyerekten kendimi kandırmayı başardım (kanmaya dünden razıyım zaten)
Evet evet yedin mi 2 büyük yiyoruz :) Korkmayın birini bitiremedik ama onu da kahvaltı da affetmedik. :))

      Dediğim gibi bu hafta sonu uyuşukluklar günüydü. Pazar günü de deliksiz bir uyku çektikten sonra hala üşengeçliğim üstümdeyken akşamdan kalma pizza imdada yetişti ve hemen fırında ısındıktan sonra mideye gitti. Yani bu pazar size yayınlayacağım o kahvaltı sofralarından yok maalesef ama siz üşenmeden hazırlayın :) Pazar günü de öyle geçince yemek falan hak getire. Bu seferde imdada salata yetişti. Onu da sevgili kocacığım kendi elleriyle hazırladı. Tavukları ben kızarttım ama :) Neyse mutfakta kendimizi doyurmak için öylece koşuşturup durduk.

      Bu hafta sonu güzel haberler de aldık. Doğan abi ile Gönül ablanın günlüğümün methiyle bize misafirliğe gelmek istedikleri haberini alınca; oleyyyy, süpermiş, ne zaman?, her zaman bekliyorum nidalarıyla evde koşuştururken aklımdan menüler uçuşuyordu :)
       Pazar akşamında da uykuyu bekle ki bulasın. Ben de akışına bıraktım ve şansıma da en sevdiğim filmlerden biri olan "Julie&Julia" vardı televizyonda.Kesinlikle tavsiye ediyorum izleyin. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film. Her sey 'Julia Child' ın Fransa'ya yerleşerek çok sevdiği kocasına yemek yapmayı öğrenmek için başladığı "Cordon Bleu"  yemek okuluna gitmesiyle başlıyor. Daha sonra evinde hizmetçisi bulunmayan Amerikalılara Fransız yemeklerini öğretmek için yemek kitabı çıkartması tam 10 yılını alıyor. "Mastering the Art of French Cooking" (Fransız yemek sanatında ustalaşmak). Bana blog açma fikrini veren filmdir bu. Yakın zamanda bu kitabı edinmek istiyorum. O zaman size onun o mükemmel tariflerini yapıp gösterebilirim. Şu an için Julia Child'ın "Beuf bourguignon" tarifini edinebildim ve bence o bile yeterli. Yakın zamanda bu tarifi deneyeceğim o zaman sizinle paylaşırım. Çok zahmetli görünen bir yemek olsa da sanırım elde edeceğimiz lezzete değer. Şiddetle izlemenizi tavsiye ediyorum. Ve güzel bir hafta diliyorum.
     

9 Kasım 2013 Cumartesi

ISPANAKLI TUZLU KEK

MALZEMELER

  • 3 adet yuımurta
  • 1 su bardağı ayçiçek yağı
  • 1 su bardağı süt
  • 2 su bardağı un + 3 yemek kaşığı un (Elenmiş olacak)
  • 1 paket kabartma tozu
  • Tuz
  • 1 su bardağı doğranmış ıspanak yaprağı
  • 1 Çay bardağı küp küp doğranmış beyaz peynir
  • 1 çay bardağı küp küp doğranmış kaşar peynir
  • 1 çay bardağı doğranmış dereotu

HAZIRLANIŞI

        3 adet yumurta ve yağı, 1su bardağı sütü derince bir kapta çırpın. 2 su bardağı una 3 yemek kaşığı un daha ilave edip eleyin ve karışıma azar azar katarken 1 paket kabartma tozunu ve tuzu da ilave edin. 1 su bardağı doğranmış ıspanak yaprağı, beyaz peynir ve kaşar peynirini; dere otunu hamura karıştırın. kek kalıbını yağlayıp hamuru kalıba boşaltın. Önceden ısıtılmış 175 derece fırında üzeri kızarana kadar pişirin. Biraz bekletip servis yapın.

KAHVALTI SOFRALARI

       Merhaba.. Herkese Günaydın!
      Güzel bir hafta sonu diliyorum. Ne kadar bu yazıyı sıcacık evimde değil iş yerinde yazsam da kendime de güzel bir hafta sonu diliyorum. Hafta da sadece pazar günleri tam anlamıyla kahvaltı yapabilsem de Canan Karatay'ı dinleyip hafta içi de o mükemmel kahvaltıyı yapmaya çalışıyorum. Yumurta hayatımın vazgeçilmezi oldu.
      Geçmişten bir kahvaltı sofrasıyla başlıyalım o zaman. Evimin en önemli misafirlerinden Annem ve onun can arkadaşları; görebileceğiniz en tatlı ve birbirlerine olan aşklarını gözlerinin içinden anlayabileceğiniz bir çift Ayşegül-Orhan YAYLA çifti.
       Haftanın 6 günü iş için erken kalkınca pazar günü de geç saatlere kadar uyuma şansım olmuyor ne yazık ki. Misafirlerimi ağırlayacağım o pazar sabahı da erkenden kalkmış, Furkan'ı da bin bir işkenceyle sonunda yataktan kaldırabilmiştim. Çünkü evimin erkeğinin markete ve fırına gitmesi gerekiyordu. Yataktan zorlukla çıkan o adam on dakika sonra bana kısık olan gözlerinin arasından gülümseyince benim de pazarıma güneş doğuveriyor. Eline verdiğim alışveriş listesiyle o market yoluna doğru gidiyor; bana da mutfak yolu gözüküyor. İlk önce kocam diyerek onun kahvesi için sıcak suyu açıyorum. Geldiğinde sıcak kahvesiyle karşılayacak bir nevi teşekkür edecektim.
    O esnada çok severek yaptığım hem kolay hem de lezzetli bir tarif "Ispanaklı Tuzlu Kek" imi çırpmaya başlıyorum. Kendimi o kadar kaptırmış olmalıyım ki Furkan yanımda belirene kadar geldiğini görmemişim. Mikserin de gürültüsünün bunda katkısı büyük tabi. Benim kahve sürprizim de yalan oluyor. Su ısındığı için ben de o esnada yapıveriyorum kahveyi. Onun tarifini vermeye gerek yok Furkan'ın içtiği kadar nescafeyi bardağa doldur. Üzerine de sıcak suyu oldu bitti :)
    Ben mutfakta kahvaltılıkları hazırlarken kocam da onları masaya yerleştiriyordu. Masa düzenine karışmadım. Güzel bir iş çıkardı bence :) Bize havada, karada ölüm yok :)
     Ve kapımızın çalmasıyla misafirlerimiz geliyor. Güzel bir sohbetle bütün günümüzü kahvaltı masasının etrafında geçiriyoruz. Annemle benim en sevdiğimiz şey sofra muhabbetidir. Yemek biter, sohbet bitmez. Masadan bir tabak kalksa; sofranın o büyüsü kaçardı sanki. Evimi, balkonumu, annemi, kardeşimi, sohbetlerimizi özlüyorum bazen... Umarım kısa zamanda annemlerle bir kere daha kahvaltı yapmak nasip olur..
    Afiyet olsun.. Mutlu kahvaltılar..

8 Kasım 2013 Cuma

YILBAŞI GECESİ 2012-2013

    Daha önceki yazımda eşyalarımızı beklerken yaşadıklarımızdan bahsetmiştim. Yerde yemek yeme ve tv izleme kısmından. Gel zaman git zaman yeni yıl gelirken biz hala eşyasısız. Hadi biz idare ediyoruz ama konu eve misafir çağırma olunca işler orada değişiyor. Eşyalarımızı seçerken bir şartla sipariş vereceğimi söyledim her şeyi o çok bilen satış elemanına (hani sizi dinlemeyen, konuşmanıza izin vermeyen, sizin istediğinizi sizden daha iyi bildiğini iddia eden tipler). Yılbaşından önce eşyaların evde olması lazım (koltuk,masa-sandalye,fırın vb.) diye on kere tekrar ettim başıma gelebileceklerden az çok haberdar olduğum için. Bizim o mükemmel satış elemanımızsa hemen o çok alışkın olduğumuz tavra geçip abla,bacı olayına girerek kendince samimi bir ortam yaratmaya başlayınca aha dedim bugün eve gidemeyiz. Ama sabırlıyım o koltuk zamanında eve gelecek. Sözler verildi;imzalar atıldı. Ben mağazadan çıkarken ısrarla hatırlatmaya devam ediyorum. İnsanlara güvenme inancımı kaybetmeden yılbaşı gecesini kutlamak için Tubimle Koray'ı davet ettik. İşin kötü tarafı masa gelmese de onlar yabancı değil yerde yer,içer,eğleniriz ama koltuk gelmezse onları nerde yatırıcam orası sıkıntı. Dedim en kötü alırız yiyeceklerimizi size geliriz Tuğba napalım :)
    Aklımıza kötü senaryolar getirmemeye çalışırken zaman geldi koltuklar gelmedi. Furkancığım(hayatımda gördüğüm en sabırlı insan,ben yerimde duramıyorum o esnada) telefonda adamlarla görüşüyor "Bugün gelemeyiz abi yarın ordayız" cevabı üzerine ya sabır diyerek bir gün daha beklemeye aldık. Cumartesiden işi pazara atan benim akıllı çalışanlarım ne hikmetse pazar günleri çalışmadıklarını söylemeyi akıl edemiyorlar. Pazar günü olunca adamları ara ki bulasın. Zor bela mağazadan bulduğumuz bir hanımefendi bize yarın sabah erkenden elinizde olurlar cevabını gayet kendinden emin şekilde söylüyor. Yapacak bir şey yok bekleyeceğiz peki ya akşam gelmezse.
     Pazartesi gün içinde bir Furkan'la bir de Tuğba'yla telefon görüşmesi yapıyorum. Tuğba ile Koray yılbaşı gecesi dekorasyonu için kendilerini sokağa vurmuşlar çam, kozalak ne varsa topluyorlar. Ben işte akşamın menüsünü hazırlamaya çalışıyorum; Furkimse adamlara ulaşmaya.. İşten çıkıp eve geliyorum ne eşyalar var ne fırın. Et elimde fırına girmeyi bekliyor, İç pilav yapıcam tencerem yok,adamlar yok yeni yıla giricez haberim yok oooofffff of...
      Tuğbacığımla Koraycım kısa zamanda kapıyı çalıyorlar onlar da endişeli napcaz? Bütün gece mahvoldu eyvah eyvah :( Derken bir kapı daha çalıyor. Eşyalar geldi :) Adamalara söven bakışlarımızla kapıyı açıyor, el birliğiyle eşyaları yukarı çıkarıyoruz. Ben hemen fırını kapıp; içini temizliyorum. Bulduğum ilk fişe takıp hemen eti fırına atıyorum. İçeride Furkanla Koray masayı ve koltuğu kurmaya çalışıyolar. Adamlar öyle bırakıp gitti çünkü. O da ne? Tencerelerim gelmemişşş.. Pilavı nerde yapıcam ki derken imdada tavam yetişiyor. Artık tavada ne kadar pilav olursa. El birliğiyle her şeyi düzenliyoruz. Ben yemekleri hazırlarken Tubim de masayı hazırlıyor ve gecemiz başlıyor. O zamanlardan elimize resimler ve güzel anılar kalıyor. Bu sene yılbaşında neler olur bilmiyorum ama bir kişimiz eksik Koray'ımız askere gitti. Bu yazıyı da ona ithaf edelim. O ŞİMDİ ASKER... GEL TESKERE KORAY :)




DÜN NE PİŞİRDİM? -İSKENDER KEBAP-

   Bu aralar misafirim olmasa da evde yemek yaptığım bir kocam var. Ben de hep misafire mi birazda bizden paylaşalım dedim. Bence iyi yaptım:) Bize konu çıktı.:)
    Güne uyanmamla birlikte havanın deli gibi yağdığını görmem bir oldu. Geceden hazırladığım ince kıyafetleri hemen kaldırıp yerine giyecek kalın bir şey bulamayınca Furkimin dolabını istila edip ondan yeşil bir kazak çaldım. Mikrop kapan gözlerime damlalarımı da sıktıktan sonra evden çıktım. Sırılsıklam işe geldikten sonra yoğun bir program bizi bekliyordu. Şantiyeye çim gelmişti ve çim serimi yapılacaktı. Ekipler dağıldı, bölge gezildi gerekli tespitler derken öğlen olmuştu. Öğleden sonra Florya'ya başkanlık konutuna bakıma gittik, biraz da güneş açtı süper oldu. Bakım günlerini seviyorum elime eldivenlerimi geçirip başlıyorum toprakla oyalanmaya yani günün nasıl geçtiğini anlamadan kendimi dolmuşta buldum. Tam dolmuştan inerken can alıcı soru aklıma geldi "Bugün ne pişiricem?"...
      İçimdeki ses bana Karatay'ı falan unutturup "İskender Kebap" yapmaya ikna edince kendimi markette buldum. Hazır et dönerlerden aldım (evde döner yapmaya vakit yok) Ya da isterseniz dönerciden kestirebilirsiniz. Marketten kendimi fırına attım; aman tanrım o koku adamın aklını başından alıyor. Taze pişmiş ekmek ve kek kokusu.. Her şeyi unuttum o an kendime geldiğimde elimde pide ve profiterollü pasta vardı.
     Eve geldim.. Ve hemen mutfağa girip başladım yemeğime.. Pideleri dilimledikten sonra tavada biraz tereyağla birlikte ısıtıyoruz.

       Isıttığım pideleri tabağa yan yana dizdikten sonra dönerleri aynı tavada arkalı önlü çevirerek pişirip; dönerleri pidelerin üzerine diziyoruz.


      Salçalı sosunu da yapıp üzerine döktükten sonra en can alıcı kısım eriyen sıcacık tereyağını yemeğimizin 
üzerine gezdiriyoruz ve nefes almadan yemeğin keyfini çıkarıyoruz. Afiyet olsun..


     Tabii yemekten sonra da bizim gibi koltuğa yığılıp bayılıyoruz :D 

7 Kasım 2013 Perşembe

ISPANAKLI BÖREK

MALZEMELER


  • 1 kilo ıspanak
  • 5 adet hazır yufka
  • 7 adet yumurta
  • 2 adet soğan
  • 3 su bardağı yoğurt
  • 3/4 çay bardağı sıvı yağ
  • Tuz
  • Karabiber
  • Pul biber
  • Çörek otu (arzuya göre)   

HAZIRLANIŞI


Ispanaklar doğranıp iyice yıkadıktan sonra tencereye alınır. Yemeklik doğranan soğanlar üstüne eklenir ve ıspanaklar biraz ölene kadar pişirilir. Ispanağın suyu süzülür. Başka bir tavada 1 yemek kaşığı sıvı yağ üzerine 3 adet yumurta kırılır. Üzerine tuz, karabiber ve pul biber eklenir. İyice pişene kadar karıştırılır. Hazırlanan yumurta ıspanağın içine karıştırılır. Bir kapta yoğurt, 4 yumurta ve sıvı yağ iyice çırpılır. Yağlanan tepsiye kenarları dışarı sarkacak şekilde yufka yerleştirilir. Üstüne hazırlanan sos sürülür. Üstüne bir adet daha yufka ortayı dolduracak şekilde yerleştirilir ve tekrar sosu sürülür. Yufkaların üstüne ıspanak içinin yarısı eklenir. Üstüne bir kat daha yufka yerleştirilir. Sosu sürülür ve kalan iç eklenir. Üste bir yufka daha serilip en alttaki yufkanın kenarlı üste katlanır. Bir yufkanın yarısı kopartılıp en üste düzgünce yerleştirildikten sonra kalan sos üstüne dökülür. Arzuya göre çörek otu serpilir. 180 derecede önceden ısıtılmış fırında 40 dk pişirilir. Afiyet olsun.

MANTARLI KİŞ

MALZEMELER

Hamuru için;
2 su bardağı un
100 gr tereyağı
2 yemek kaşığı su
1 tatlı kaşığı tuz
İç harcı için;
1 paket mantar
1 adet soğan
1 adet kırmızı biber
1 yemek kaşığı tereyağı
1 paket krema
2 yumurta
Yarım su bardağı süt
1 tatlı kaşığı tuz
1 çay kaşığı karabiber

HAZIRLANIŞI

   Önce 1 yemek kaşığı tereyağını eritin, daha sonra ince uzun doğradığınız soğanları ve biberleri ekleyerek kavurun. Mantarları da başka bir tavada çok az yağ ile yığın oluşturmayacak şekilde kahverengi olana kadar kavurun ve soğanla biberin olduğu tavaya ekleyin. Bir kapta yumurtayı çırpın. Kremayı, sütü, tuzu ve karabiberi ekleyip iyice çırpın. Soğan, biber ve mantarı karışımın içine ekleyip hızlıca çırpın. Hamuru için unun içine tereyağını küp küp doğrayın. Tuzunu da ekleyip yavaş yavaş karıştırarak toplamaya başlayın ve suyunu ilave edin. Hamuru altı parçaya bölüp muffin kalıplarına ortası boş kalacak şekilde kenarlara doğru yerleştirin. İçlerine harı pay edin. 200 derecede önceden ısıtılmış fırında hamur kızarana kadar pişirin. Bu tarif et yemeklerinin yanında çok güzel oluyor. Ayrıca görüntüsüyle de misafirlerinize görsel bir şölen hazırlamış oluyorsunuz. Afiyet olsun.

FARUK BABA SOFRALARI

Kayın pederim ve kayın biraderim :) Onları anlatsam roman olur. Kötü anlamda değil tabi Faruk,Furkan,Gürkan; Ünsal ailesinin erkekleri üçünün de karakterleri birbirinin en uç zıttında. Ama en önemli ve işimi kolaylaştıran kısmı yemek yemeyi sevmeleri. Ünsal ailesine yeni katılan bir fert olarak en ağır misafirlerim de onlar.


      Ve ailemizin erkeklerini doyurma zamanı geldiğinde ben yerimde duramıyorum. Hazırlanan bu sofraların birinde çok fazla konuşmayan babamız (Faruk baba) kendimi övmüş gibi olmasın ama yemeklerin güzelliğinden midir nedir birden "kadının yemek yapanı makbuldur ya" diyerek bizi kırıp geçirse de alttan alta gururlanmadım desem yalan olur :)


        MENÜ 1

  • Fırında patlıcan kebabı
  • Lavaş
  • Ayran

    MENÜ2


   MENÜ 3

İLK EV HALLERİ

    Blogumu açarken sofralardan yemeklerden bahsedicez dedim.. Bir de "BİZDE NELER OLUYOR" bölümü eklemeyi düşünüyorum. Başımızdan geçen bu anı da bir nevi sofralara çıkıyor adı "yokluk sofrası" :)        Sevdiceğimle birlikte oturacağımız bir ev ararken daha ilk girip gezdiğimiz evin minnaklığına, sıcaklığına aşık olmuş hiç düşünmeden bu evde oturalım biz demiştik. Aynı bize benziyordu sıcak, samimi.. Aşkımla büyük bir yere ihtiyacımız yoktu (yapışık ikiz gibi olduğumuz için :) ikimizin de başka işler yaparken en azından bir bacağımız birbirine değecek halde oturan deli aşık bir çiftiz işte :) seviyorumm yahu ben kocacığımıı :) Neyse gel zaman git zaman yeni eve çıkanlar bilir o evin temizliğe ihtiyacı vardır ve benim süper kocişim imdada yetişti. Benim işim yüzünden bir yere kıpırdayamıyordum ve bütün evi bal dök yala temizledi kendi başına bana da çantamı alıp eve girmek kaldı :)
    Eşyalarımızın çoğunu seçtik. Ama bu o kadar da kolay değil tabi ha deyince olmuyor. Eve uygun şeyler bulmak için bir sürü mağazayı gezdik durduk. İleride kendi evimizi almak istediğimizden kirada oturacağımız bir yere çok eşya almayalım dedik. Sadece ihtiyacımızı karşılasın yeter. Kendi evimize alırız en iyi cicileri dedik ve giriştik olaya. Doğal gaz olayımızı da çözen aşkım artık sıcacık yuvamıza taşınabiliriz müjdesini verdi.



      Eşyalarımızın bir kısmı geldi ama daha ne koltuğumuz ne de masa-sandalyemiz vardı. Daha fazla dayanamazdık. Olsundu en azından yatağımız vardı. Bir de televizyonumuz eee daha ne olsun :) Ama işler eve yerleşince aynı toz pembelikte olmadı. Zira halının üzerinde oturup yerde yemek yemek, tv izlemek bel ve kalça sağlığı için pek iyi olmuyormuş :)  Ama bize 4m2 halı da yetti. Battaniyemiz bile vardı :)


        Hani derlerdi ya büyüklerimiz biz evlendiğimiz de bir döşeğimiz vardı. Hah işte o durum vardı evde ama eğlenceliydi :) Biz de dedik anlatırız çocuklarımıza azıcık dramatize edip bir anımız olur bu da. Aşkımızın her zorlukta artarak devam edeceği anısı.

      Herkese Afiyet Olsunn.. Sevmekten hiç vazgeçmeyin

6 Kasım 2013 Çarşamba

Ton Balıklı Kuskus Mezesi

MALZEMELER

  • 1 çay bardağı kuskus
  • 160gr ton balığı
  • 5-6 dal dere otu
  • 2 dal yeşil soğan
  • 5 kaşık mayonez
  • 2 yumurta
  • Tuz

HAZIRLANIŞI

      Kuskuslar haşlanıp suyu süzüldükten sonra soğumaya bırakılır. Yumurtalar katı haşlanır ve minik minik doğranır. Bir kaseye ince kıydığınız yeşil soğanları, mayonezi, dere otunu ekleyin. Bir çatal yardımıyla ton balığını tel tel ayırın ve kaseye ekleyin. Kuskus ve yumurtları ekleyip tuzunu ayarlayın ve iyice karıştın.

TUBİ VE KORAY MASASI :)

         Bizim can arkadaşlarımız Tuğba ve Koray bu sene beş yıllarını doldurdular ilişkilerinin. Evimizin ilk misafirleri ( yılbaşı gecesidir ki o da başka zamanın konusudur anlatırım :) ). Öğrencilik hayatımız boyunca Tuğba ve Korayla birlikte çoğu zaman onların yanındaki üçüncüleri olarak takılıyordum beni artık evlatlık edineceklerdi :) Sonradan aramıza eşim eklendi. Güzel bir enerjisi olan bir dörtlü çıktı ortaya. Çiftler buluşması :) 

  


           Birlikte eğlenceli geçen üç yılın ardından bendeniz dünya evine girdim. Furkan'la birlikte minicik evimize en sevdiğimiz şey misafirlerimizi davet etme zamanı geldi.

          Ve tabi ki bu misafirler Tubi ve Koray.. Ben hemen günler öncesinden başladım menümü düşünmeye dedik bira gecesi yapalım. O zaman bize birayla gidecek mezeler yapmak yeterliydi. Başladım kolları sıvamaya...

GECENİN MENÜSÜ

  • Havuç mezesi
  • Kabak sıyırma mezesi
  • Patlıcan salatası
  • Patates kroket
  • Patates kızartması
  • Mevsim salatası
  • Ton balıklı kuskus mezesi
           Yedik,içtik,eğlendik güzel şeylerden bahsettik. Her zaman ki gibi kahkahalarımız evi inletti. Tuğbayla azcık çakır keyfi olunca da beyleri çekiştirmeye başladık ve gece eksiksiz bitti :) 


Blog yazmaya çalışıyorum..

     Sürekli aklımda bulunan bir şey blog yazma ve sürekli de başka blogları takip ediyorum, hem severek hem de imrenerek okuyorum. Ben de yapabilirim dedim ama o kadar da kolay olmuyormuş :) Neredeyse bir ay önce açtım hesabımı zannediyorum hemencik bir şeyler yapıcam. Bir sürü insanla iletişime geçicem, arkadaş olucam. Ama nerdeeeee..?  Açtım blogu bir türlü beceremiyorum böyle cicili bicili şeyler yapıyım paylaşıyım dedim ama baya zorladı beni :) Olsun yılmak yok yavaş yavaş ben de çözücem ve blog alemine giriş yapıcam.

   Bu arada bildiğiniz ve sizinde uyguladığınız şeyler varsa bana da blog tasarımı konusunda yardımcı olabilirsiniz çok sevinirim. Blog fikri paylaşımcı ve aşçı ruhumun artık ev sınırları içinde kalmayıp sosyal medyaya taşmasıyla başladı. Önceleri facebook, instagram ve bilumum yemek sitelerine fotoğraflar gönderip tarifler yazarak paylaşım canavarımı idare ediyordum. Ama herkesi alıp götüren bu sosyal medya canavarı beni de içine çok hızlı sürükleyerek ekstra bir şeyler daha yapmaya zorladı.

   Sonra başladım düşünmeye ben neler yapabilirim. Ne konuda sıkılmam ve fikir ortadaydı yemek,misafirler konusunda ben yazarım bir şeyler güzel olur dedim. Ve çıktık yola... Eşim sosyal medyanın bana vermiş olduğu kıskançlık ve çoğu zaman gördüklerime takılıp kalma gibi kötü huylar edindiğimi fark edince sosyal medyadan uzaklaşmamı istese de yeni çağın takıntısı bu şeyi bırakmak istemiyorum :) O da her zaman ki o anlayışlı tavrını hiç bozmadan (canım kocacım) benim mutluluğum için bana yardımcı olacağını söyledi...

   Öncelikle sizlere geçmişe dair sofralarımdan ve anılarımdan bahsedicem daha sonra da güncel anlara, yeni yeni misafirlere leziz yemekler yapıcaz :) Bana şans dileyin de şu blog işini kıvırıyım. Bu arada tasarımım kötülüğü için özür dilerim öğrendiğimde daha iyilerini yapıcam :)


LinkWithin