22 Kasım 2013 Cuma

GEÇEN BİR HAFTA..

     Herkese merhaba
     Uzun bir ara verdikten sonra, kendime, artık bu kadar ihmal etme gel bir şeyler yaz diyerek bilgisayarın başına geçtim. Zaman geçti, gündemler değişti. Türkiye yine hararetle çalkalandı ve yeni konularla da çalkalanmaya devam edecek. Bunlar olurken bizim hayatlarımız da o kadar sıradan. O kadar yoğun. Kısalan günler, bazen geçmek bilmeyen saatlerle, nasıl geçtiğini bilmeden gelen cuma... Çoğunuz rahatlamış hafta sonunda biraz nefes alabilmek için kafalarda planlar yapmaya başladınız bile. Kiminiz evde yatmayı, kiminiz gezmeleri tozmaları hayal ederken kiminiz de evinizin biriken işlerini düşünüyorsunuz. Benim gibi şansız bir kaç çalışan kadın da cumartesi çalışıp arta kalan zaman da evinin işlerini düzenlemeyi düşünürken nerede benim tatilim diye düşünmeye başladı. Üzülmeyin şans bize de güler. :)

     Kimi günler işi bırakıp evimin kadını olma hayali kursam da sanırım DNA'mda evde oturmak kodlanmamış. Bir hafta otursam sonra ki hafta kendime meşgale ararım. Ama arada işten kaçmak istemek de hakkımız. Bu çok sendikal ve çaresiz muhabbetten sonra bir yandan da geçtiğimiz günlerin nasıl geçtiğini hatırlamaya çalışıyorum.

      Sahalardan uzak kalıp uzun zamandır yazmamamın nedeni aşureyle jübileyi yapıp ondan sonra mutfağa adımımı atmamam oldu. Eve söylediğimiz o çıtır KFC ler hala pişmanlık konum olsa da bir kaç gündür dışarı da yemek yemeği adet edindik. Biraz sosyal hayat serptik hayatımıza, biraz insan içine karıştık.

      Geçtiğimiz pazar gününe akşamdan kurduğum saatin alarmıyla uyandım. Heyecanla bilgisayarımı açtım ve canlı olacak dersimin başlamasını bekledim. Derken saat geldi. Geldi ama bir türlü derse bağlanamıyorum. Bilgisayarı açıp kapatıyorum.. Yok!.. Dersi kaçırıcam korkusuyla yerimde duramıyorum. En sonunda çağrı merkezini arayıp sorunumu dile getirdim. Gayet kibar bir şekilde görevli kişi bana şunu yaptınız mı bunu yaptınız mı diye gidiş yolunu anlatıyordu. En sonunda aklına gelecek olacak ki dersin saatini sordu. Dedim on dakika önce başladı. Peki dersinizin günü bugün mü sorusuyla 18 kasımın pazara değil pazartesiye denk geldiğini fark etmem bir oldu. Çok cılız bir tonla dersin yarın olduğunu karıştırdığımı söyleyip, çok hızlı bir şekilde telefonu kapattım. Yarım saat buna güldükten sonra masanın başında amaçsız bir şekilde kaldım. Günün planı alt üst olmuştu. Furkan' a hadi kalk gidelim yürüyelim dedikten sonra öylece çıktık evden. Güzel havada, güzel bir yürüyüş. Ardından da güzel bir kahvaltı derken gün böyle bitti.

       Bu hafta Özcan Deniz'in filmi "Su ve Ateş" e gittik. Film çok güzel başladı. Tebessümlerimi, heyecanlarımı saklayamadım izlerken. Ortalarında biraz sıkılmış, neler olacak ki daha diye düşünmeye başladım. Konu gereksiz bir yere gidiyodu sanki derken. O kadar güzel bir son yapmışlar ki gözyaşlarıma engel olamadım. Bir  Özcan Deniz filmi daha beni yıktı.

       Son olarak etkinlik haftamı dün gittiğim "Ahmet Ümit" imza günüyle kapattım. Bir saat bekleyip kalabalıkları geçtikten sonra kitabımı imzalatmayı başardım. O kadar kalabalıktı ki beklerken bir kadın düşüp, bayıldı. Ama yılmadık. Ahmet Ümit ise kimseyi kırmadan, bütün güler yüzlülüğüyle imzaladı kitaplarrı ve kimseyi geri çevirmedi fotoğraf için. Kendisi en sevdiğim yazarlardan biri. Yazın Nihan ablamla tek bir kitabı yan yana oturup okuyorduk. Hangimiz önce bitirecek diye yarışır, denize bile girmez kumsalda pişerdik. Ve o adam bu ilgiyi hak ediyor. Kitaba başladım. Süper gidiyor. Kesinlikle tavsiye ederim. Başkomiser Nevzat ile tanışın.



        Dün akşam dışarıda yemek yemek istemedik. Evde makarna yemek bile daha bir başka oluyor diye eve döner dönmez suyu kaynattık, makarnamızı haşladık. Evde daha önceden katıkladığım artan köfteleri makarnadan değerlendirmek için güzel bir sos hazırladım. Ve bugünün dün ne pişirdim yazısına makarnamı ekliyorum. Tarif birazdan...


Köfteli soslu spagetti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin